Türk'üm ile başlayan, Ne Mutlu Türk'üm diyene ile biten ANDIMIZ tartışması bir turnusol kağıdı oluyor...

Dr. Reşit Galip kimdir?
Rodoslu, eski İttihatçı, İstiklal Mahkemesi'nin hukukçu olmayan üyesi.
Atatürk'e kafa tutmuş ve onu Rus lokantacı karı-kocaya İş Bankası'ndan verilecek usulsüz bir krediye aracılık etmekle suçlamış.

Birinci Türk Tarih Konferansı'nda Türk ırkının özelliklerini "uzun boylu, uzun beyaz simalı, düz veya kemerli ince burunlu, muntazam dudaklı, çok kere mavi gözlü ve göz kapakları çekik değil, badem gözlü bir ırk" olarak tanımlamış. Aynı zamanda kafatası ölçümü yapan kişidir Atatürk ile birlikte, Türklük araştırmasında... 

Biraz daha ileri giderek "Müslümanlık: Türk'ün milli dini" adlı tezinde, Hz. İbrahim, Hz. İsmail ve Hz. Muhammed'in Türk olduğunu iddia etmiş.

Prof. Afet İnan ‘Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler' adlı eserinde onu şöyle anlatıyor:

"1933 yılının 23 Nisan Çocuk Bayramı idi. O, heyecanla Çankaya Köşkü'ne geldiği vakit, Atatürk'ün yanında bana bir kağıt uzattı ve şunları anlatmaya başladı. ‘Sabahleyin ilk bayramlaşmayı kızlarımla yaptım. Onlara bir şeyler söylemek istediğim vakit, bir and meydana çıktı. İşte Cumhuriyetimizin 23 Nisan çocuklarına armağanı' dedi…"

Reşit Galip kızlarına bir 23 Nisan sabahı aşka gelerek yazdığı manzumeyi, daha sonra bütün öğrencilere mecburi olarak okutmak için 1933 yılında bir genelge yayımlatmış.

And zaman içinde bazı değişikliklere uğramış, şöyle ki;

ÖĞRENCİ ANDI (1933 yılı)
Türküm, doğruyum, çalışkanım.
Yasam; küçüklerimi korumak,
büyüklerimi saymak,
yurdumu, budunumu özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.

And, 1972 yılında değiştirildi. 29 Ağustos 1972 tarih ve 14291 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan ilkokullar yönetmeliğinin 78. Maddesinde andda yer alan "budunumu" kelimesi "milletimi" olarak değiştirilirken "Türküm, doğruyum, çalışkanım" diye başlayan cümle ile sonra yer alan "Ne mutlu Türküm diyene" cümlesi eklendi:

ÖĞRENCİ ANDI (1972 yılı)
Türküm, doğruyum, çalışkanım.
Yasam;
küçüklerimi korumak,
büyüklerimi saymak,
yurdumu, milletimi, canımdan çok sevmektir.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.
Ey bugünümüzü sağlayan Ulu Atatürk;
açtığın yolda, kurduğun ülküde, gösterdiğin amaçta hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Ne mutlu Türküm diyene!

 And, 1997 yılında ikinci defa değiştirildi. "Öğrenci Andı"nın günümüzde söylenmekte olan metni, Millî Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisinin Ekim 1997 tarih 2481 sayısında yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 10. Maddesiyle belirlenmiştir. Bu maddeye göre ilköğretim okulunda öğrenciler, her gün dersler başlamadan önce öğretmenlerin gözetiminde topluca aşağıdaki "Öğrenci Andı"nı söylüyorlardı:

ÖĞRENCİ ANDI (1997 yılı)
Türküm, doğruyum, çalışkanım.
İlkem; küçüklerimi korumak,
büyüklerimi saymak,
yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Ey büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe, hiç durmadan yürüyeceğime and içerim.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!

2013 yılında ise AKP-Milli Eğitim Bakanlığı bir yönetmelik değişikliği ile Andımız kaldırıldı...Milliyetçi Eğitimcilerin sendikası Türk Eğitim Sen Danıştaya başvurdu ve Andımızın kaldırılma kararı iptal edildi ancak Bakanlık kararı uygulamadı ve temyiz etti, son olarak da Danıştay Bakanlığı haklı buldu ve Andımız kaldırılmış oldu...

Sonrasında Türk milliyetçilerinde tepki gelişti, CHP-İYİ Parti-MHP de kurumsal olarak Andımız ısrarlarını açıklayarak her sabah tüm çocukların, öğrencilerin Türk'üm demesini savundular...Bir çok AKP muhalifi de sıraya girmiş durumda, HDP ve Demirtaş ile Erdoğan karşıtlığı üzerinden sempatik duruş sergileyen epey muhalif(!) de Ne Mutlu Türk'üm diyene korosunda yerini alıyor...

Türk milleti yaratmak üzerinden tüm farklı kimlik ve ötekileri, inkar, asimilasyon ve imha temelli bir ideoloji inşa ederek neredeyse yok etmek isyeyen temel maalesef ki başta Kürtler ve din temeli siyasetler tarafından başarısızlığa uğratılmış görünüyor...

Türk milleti kavramı kapsayıcı olamadı, yetmedi, asimilasyon başarılamadı, özellikle Kürtler nasıl olduysa yok olmadı, tam tersine neredeyse 21.yüzyılın en kitlesel milliyetçi hareketi konumuna gelmiş durumda...

Tam asimilasyon gerçekleşmiş olsaydı ya da tam imha vuku bulsaydı bugün bunları konuşur olmayacaktık...O halde en masum tanımlama ile Türk milliyetçileri yenilgiyi kabul etmeli ve makul çözüm önerileri geliştirmeye kafa yormalıdır, aksi taktirde gerçek bölen ve bölücü olmaktan kurtulamayacaklar...

Ne inkar ne asimilasyon ne imha ne de elbette ayrılık...

Tüm farklılıkların anayasal güvenceye alındığı, kimlik ve kültürel özgürlüklerin yaşam bulduğu bir sofrada hepimize yer ve ekmek var...

Faşizmi, totaliter anlayışları çağrıştıran onlardan esinlenen düşünce ve toplumsal mühendislikleri terk etmek gerekiyor...

Ortak vatanda demokratik cumhuriyette kardeşçe birlikte özgürce yaşamak için;

Ne mutlu sevgiye, saygıya, anlayışa dayalı bir insan olma çabasına...

------------------------------------------

Dr. Osman Fatih Şanlı Kimdir?

23.06.1971 Yumurtalık/Adana doğumlu olup aslen Adilcevaz/Bitlis'lidir.
İlk-orta-lise eğitimini Adana'da tamamladıktan sonra 1994'de Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu.
İki kız bir erkek olmak üzere üç çocuk sahibi. Aktif meslek yaşamını sürdürmektedir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.