banner91

Tarihi olayları irdelerken, ilk medeniyetten bugüne dek aşk ile savaş ilişkili bir şekilde ilerlemiştir.

"Homeros" Gılgamış, İlyada ve Odysseus eserlerini aşk ile başlatıp savaşlarla devam ettirmiştir.

Gılgamış ölümsüzlüğe duyduğu aşktan dolayı birçok savaş vermiştir. Aşkına Utnapiştim (Nuh) sayesinde ulaşmış olsa bile, aşkın imkansız olduğunu bir yılan ona acı bir tecrübeyle göstermiştir.

Agamemnon truva ile savaşmak için kardeşinin Helen'e olan aşkını kullanmıştır.

Odysseus ülkesine Olan aşkı için Denizler Tanrısı Poseidon'a kafa tutmuştur. (Odysseus Truva savaşında yaptığı günahlardan dolayı başına gelen bütün olumsuzlukları hak etmiştir. )

Romeo ve Juliet, Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Mem û Zın, İskender ve Babil, Zerdüşt ve Ahuramazda, Socrates ve Platon, Mevlâna ve şems ve daha aklıma şu anda gelmeyen sayısız aşklar.

Bu insanların aşklarını incelerken, ruhlarında derin bir savaş boşluğunu aşkla doldurma ihtiyaçları olduğunu görürüz.

 Savaşlara bahane üretmek için aşklarını kullanmışlardır.

Hayatla savaş, ülkelerle savaş, düşünceye karşı savaş, Tanrı ile savaş ve daha niceleri.

Hiç bir savaş nedensiz ve aşksız değildir.

Neden mi sürekli savaş ve aşk?

Çünkü insanların, medeniyetleri oluşturmuş ve yıkmış bu iki kavramı çözümleyemediğine inanıyorum.

Çünkü her seçim bir vazgeçiştir.

Savaşı seçersen aşkından vazgeçersin.

Aşkı seçersen savaştan vazgeçersin.

Aslında bu kadar basit çözümlemesi olan bu kavramların bu kadar pragmatik değerlendirilmesi saçmadır.

Gelelim günümüze.

Ortadoğu Tanrıya olan aşkından savaşıyor.

Avrupa demokrasiye olan aşkından savaşıyor.

Amerika güce duyduğu aşktan dolayı savaşıyor.

Dünya var oldukça bunlar ikisine birden kavuşamayacaklar.

Uzmanı değilim bu savaşları fazla irdelemeyeceğim.

Ama bizim gibi sıradan insanların aşklarını ve savaşlarını irdelerim.

Bir şiirde, benim için ölür müsün dizelerini okumuştum.

Bu dizelere şöyle bir cevap veririm; Bir şiirde senin için ölürüm.

Aşık olmadan savaşamıyoruz, ne için savaştığımızı bilmiyoruz.

Dünyayı bizim açlığımızı doyurmak için kocaman bir meme olarak görürüz.

Durmadan emeriz aşk ile savaş ile.

Geri zekalı Freud, Aşkın cinsel çekmenin sonucunda doğduğunu belirtmiştir.

Darwin en uygun türün yaşadığını söyleyen biyoloji yasasıyla tanımlar aşkı.

Savaş ile aşk tarih boyunca açıklanamamış kavramlardır.

Ondandır ki Yunan mitolojisinde Aşk Tanrısı Eros, Savaş Tanrısı Arestir. İnsanlar anlam bulamadıkları her şeye bir Tanrı atamışlardır.

Aşkı bana bu günlerde cereyan eden hâdiseler düşündürdü.

Açlık grevleri ve ölüm oruçları.

Çok düşündüm bu konular hakkında, aşk mı savaş mı diye.

Mutlak ulaştığım sonuç, bu  eylemler tamamen saf aşk sonucu ortaya çıkmış bir durumdan doğmuştur.

Aşkı uğruna öldürmüyor, aşkı uğruna ülkeleri yağmalamıyor.

Aşkı uğruna dünyanın o kocaman memesini emerek tüketmiyor.

Ama sessiz kalan her bireyin içindeki insanlık kırıntısını yok ediyor.

Çok makul olan aşk, isteklerine kayıtsız kalan siyasi otoritenin vicdanî damarlarını bertaraf ediyor.

Bence;

Aşk kazanacak...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.